cumhuriyet.com.tr yaptığı habere göre;
İşte yeni çağın hastalığı: Şoka bağlı ölümlere bile neden oluyor
Eski kardiyoloji kitaplarında pek rastlanılmayan, adıyla son çeyrek yüzyıl içinde duyulan Japon orijinli bir hastalık olarak nitelendiren Prof. Dr. Sebahattin Ateşal, “Basit ifadeyle kalpte balonlaşma hastalığı diye tarif edebiliriz. Çoğunlukla kadınlarda görülüyor. Bir yaş aralığı vermek gerekir ise, 30-70 yaş kategorisindeki kadınlarda çok daha sık karşılaşılıyor. Ani duygu değişimleri, derin üzüntüler, psikolojik yıkımlar, etkili şoklar hastalığın belirleyici sebepleri. Beklenmedik boşanmalar, yakıcı ihanetler, sevgili tarafından terk edilmeler, annenin bebeğini kaybetmesi, sevgiliden ayrılma gibi olaylar konunun öznesi. Erkekler de görülme olasılığı çok düşük. Olayın kahramanı kadın deneyimlediği ağır mutsuzluk sonrası göğsünde derin arılar hissediyor. Hastalık kalp krizini taklit ediyor” dedi.
EKG değişiklikleri ile tespit edildiğini kaydeden Dr. Ateşal, “Kalbin bir bölümü balonlaşıyor. Kan basıncı düşüklüğü, kalp yetmezliği, şoka bağlı ölümlere kadar ilerleyebilecek etki koridoruna sahip. Eko kardiyografi (kalp ultrasonunda) balonlaşmaların boyutları takip edilebiliyor” şeklinde konuştu.
“KALP KRİZİNİ TAKLİT EDEN BİR HASTALIK GİBİ”
Teşhis ile ilgili tetkikleri tamamladıktan sonra anjiyografi yapıldığını belirten Prof. Dr. Sebahattin Ateşal, sözlerine şöyle devam etti: “Damarlar genellikle açıktır. Tıkanıklıkla karşılaşmayız. Kalbin uç kısmında, apikal bölgede kasılmaya bağlı balonlaşma görülür. Kalp fonksiyonlarında bozulma gözlemlenir. Ritm bozukluğu yaşanabilir. Tedbir alınması ve dikkatle takip edilmesi gereken bir hastalıktır. Enfarktüs gibi anlık gelişir. Çoğunlukla yüzde 85-90 oranlarında iyileşme sonuçlarını yakalarız.
Önemli olan hastalığı zamanında yakalayıp, tanısını yapıp, hem duygusal tedavi boyutunu hem de kardiyoloji tarafını yani kalbi koruyucu tedbirleri eş zamanlı olarak uygulamaktır. Komplikasyonları çözümlemek gerekir. Kalp yetmezliği, ritm bozukluğu ve şokla gelen ölümlere karşı gerekli önlem alınmalıdır. Bu tip tedavilerde kalp krizinde kullandığımız kan sulandırıcıları kullanmayız. Ameliyat gerekmez”.
DÜNYADA EN FAZLA GÖRÜLEN ÜLKELERDEN BİRİ JAPONYA
Broken Heart Sendromu elbette, insanlığı etkileyen önemli sağlık problemlerinden bir tanesi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ateşal, “Kardiyoloji tarafı ve psikiyatr tarafı var. Japonya’da daha yaygın görüldüğünü söyleyebiliriz. Japon erkekleri, yaşam felsefeleri gereği, onurlu duruşa, prensiplerine ve verdiği sözlere çok duyarlıdır. Bir tanesinde çelişki olursa, intiharı bile göze alır. Kadınlar da bu özelliklere uyum gösterirler. Sadakat kesinlikle ön plandadır. O nedenle Japonya Broken Heart Sendromunu en çok yaşayan ülkelerin başında geliyor. Onlardaki psikolojik yıkım, organik bozukluğa ve hasara daha net bulgularla yol açıyor. Türkiye’de ise durum biraz daha farklı.
Kadercilik, çeşitli tabular, evlilik ve boşanmaları doğrudan Allah’ın takdirine bırakıyor ve böylesinin daha hayırlı olacağını öngörüyor. Türk kadını da, erkeği de hastalığı farklı enerjilerle sorunu tolere edebiliyor” ifadelerini kullandı.
Aslında olayı bu kadar basite indirgememek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Sebahattin Ateşal, “Mutsuz kalp hastalığı, eski kardiyoloji kitaplarında yok. Mazisi 20-25 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Örneğin, biz kardiyologlar, eskiden enfarktüs geçiren kadının kalp damarlarını kontrol ettiğimizde açık olduğunu görürdük. Bunu bir sebeple bağdaştıramazdık. Ama, artık nedeni ortada” şeklinde sözlerini tamamladı.
Son yorumlar