Adana Bölgesinde Uygulanan Bazı Geleneksel Tıp Yöntemleri. Adana Bölgesi azı Geleneksel Tıp Uygulamaları
ADANA BÖLGESİNDEN DERLENEN BAZI HALK TIBBİ
UYGULAMALARININ TIBBİ ANTROPOLOJİ AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Gülnaz SAVRAN*
GİRİŞ:
Kültürel antropolojinin bir uzmanlık dalı gelişen tıbbi Antropoloji geleneksel kültürlerin hastalıktan
korunma, teşhis ve tedavi ile ilgili yönünü ve modern sağlık hizmetlerine karşı alıcı toplumların
(grupların) gösterdiği tepkileri inceleyerek bu toplumlarda modern sağlık hizmetlerinin kabulünü
sağlamaktadır
1. Çeşitli toplumlarda yapılan tıbbi antropolojik araştırmalar, geleneksel davranış ve
alışkanlıkların değiştirilmesi ve ilkel-geleneksel toplumların modern sağlık hizmetlerine uyumları
konusunda önemli rol oynamıştır. Tıbbi antropoloji hastalıklara karşı tutum ve davranışların
nedenlerini öğrenmemizi sağlayarak bazı soruların çözümlenmesine yardımcı olabilmektedir.
Bugüne kadar yapılan araştırmalar sağlık hizmetlerini etkileyen kültürel değer ve engellerin her
toplumda ayrı bir biçim taşıyıp, kültür ve hastalık arasındaki ilişkinin kültürden kültüre değişmekte
olduğunu göstermektedir. Günümüzde modern tıp ile geleneksel tıp bir başka deyişle halk tıbbı
arasındaki çatışma sosyo-kültürel farklılaşmanın sonucunda ortaya çıkmaktadır. Her toplumun
kültüründe sağlık sistemi kendi değer sistemi içinde değişir. Modern tıbbın doğmasına yardım etmiş
olan halk tıbbı kültür içinde şekillenerek bir anlam kazanır. Bu nedenle halk tıbbı geleneksel düşünüş
ve inançların etkisi altında kalır. Ülkemizde varlığını koruyan bu uygulamalar modem sağlık
hizmetleri üzerinde etkisini göstermekte zaman zaman insan sağlığını ciddi boyutlarda tehdit
etmektedir.
Bundan birkaç yıl önce ise zakkumun kanser tedavisine iyi geldiğini duyan televizyon izleyicileri
kendi imkânları ile hastalarına zakkumdan ilaç yapmayı denemiş ve çok ciddi sorunlarla karşı karşıya
kalmışlardır. Toplum olarak yaşadığımız benzer olayları önüne geçebilmemiz için bunlara neden olan
koşullarla beraber halk tıbbının işleyiş kurallarını bilmemiz gerekir. Bu bilgiler, hastalıklara karşı
tutum ve davranışların nedenlerini öğrenmemizi sağlayarak bazı sorunların çözümlenmesinde
yardımcı olacaktır. Bunun için ülkemizde tıbbi antropolojik araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Adana’nın- Aladağ, Düziçi, Feke, Karaisalı ilçe merkezi ve köylerinde yapılan araştırmalar sonucunda
pek çok halk tıbbi uygulamalarının modern tıp uygulamaları karşısında varlığını etkili bir şekilde
sürdürdüğü saptandı . Bunları dinsel ve büyüsel nitelikteki tedaviler ile halk hekimliği ve geleneksel
sağaltmayla ilgili tedaviler olmak üzere iki grupta incelemek mümkündür.
A. Dinsel ve Büyüsel Nitelikli Tedaviler
Halk hekimliğinde hastalık nedenlerinin doğa üstü güçlerden geldiğine inanılır. Bunlar büyüler, cinler,
kötü ruhlar vb. dir. Örn:
-Kaşıntı için Bakaya köyündeki ziyarete gidilir orada kurban kesilir, dua okunur ve hasta bu ziyaretin
suyuyla yıkanır (KK 5)
-Çocuğu olmayan kadınlar romatizma, astım ve midesinden rahatsız olanlar Ziyaret mağarasına gider
buradan su içer, dilek için suya bozuk para atar, dışarıdaki dilek ağacına çaput bağlar ve dua eder.
-Pişik için ölü yıkanan sabun bulunur, ziyaret mağarasından gelen su ve sabun kullanılarak çocuk üç
gün çarşamba yıkanır.
-Konuşamayan çocukların ağzı üç defa caminin anahtarı ile kıvrılarak açılır. (KK 10)
-Karın ve mide ağrısı için, yıkama suyundan bir miktar alınır. İçine mantufar çiçeği atılarak kaynatılır.
Bu suya şeker karıştırılır ve içilir (KK 5).
-Kurdeşen için, kurt aşığı boyna takılır (KK 14)
-Sıtma olan veya sıtma olmak istemeyen boynuna sıtma muskası yaptırır ve takar (KK 15).
Dinsel tedaviler yatırlara, türbelere, ziyaretlere gidilerek, buralarda yapılan uygulamalardır. Büyüsel
nitelikte olanlar ise hocalara ve büyücülere başvurularak yapılan veya hastanın kudretli, sağlıklı, canlı
ve cansız kuvvetlerle temasa geçmesini sağlamak, bu gibi nesnelerle benzeşmesine, hastalığı başka
canlı veya cansız nesnelere aktarılmasını sağlamak amacıyla yapılan uygulamalardır. Yaygın
uygulamalardan birisi hastalıktan korunmak amacıyla muska yaptırılıp kullanmaktır. Hazırlanan
muska özellikle kalbe yakın taşınır. Bu amaçla yapılan bir sıtma muskasında “sıtma, bu adamı tutma,
tutarsan da bırakma” yazılıdır.
B. Halk Hekimliği ve Geleneksel Sağaltmayla İlgili Tedaviler
Bu tedavi biçimlerini beş ayrı grupta toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi;
1. Parpılama yani vücuttan kan akıtma yoluyla yapılan tedaviler;
Bu uygulamalarda özellikle hastalığın nedeni vücuttaki pis kan olarak gösterilmektedir.
-Sinirden saldıran zapt edilemeyen hastaların hastalık nedeni beynine kan inmesi olarak ifade edilir.
Bu tip hastaların başına 3 yaşamış horoz vurulur. Bu uygulamada günlük horoz kesilir, horozun etleri
yıkanır. Ayıklanan et dövülerek yumuşatılır. Hastanın saçları kazılır, kafa derisi 5-6 yerinden çok az
kanayacak kadar jiletle çizilerek kesilir, hazırlanan et başın ürerine beyin ve alnı kapatacak şekilde
konularak mavi bir bez ile sarılır. Sarılan et kokana kadar hastanın başında kalır. Bu uygulama hastaya
3 kez tekrarlanır (KK 6).
-İnce Süleymani adı verilen hastalığın belirtisi şişkinlik ve karın ağrısıdır. Bu hastalık böbrek
hastalarında görülür. Tedavi için hastanın vücudu 5-6 yerden jiletle çizilir. Davar kesilir, hasta bu
davarın derisi içine çekilir. Deri bütün vücudunu sarar, sadece hastanın başı dışarıda kalır. Hastanın
vücuduna yorgan örtülür. Bu şekilde 5-6 saat kalır. Deri kokunca hasta içinden çıkarılır. Çıkınca bütün
vücudu kolonya ile ovulur yemden üzeri giydirilerek yatağa yatırılır ve sıcak tutulur. Hasta bu
işlemden sonra 5-6 gün banyo yapamaz, yaparsa fenalaşır (KK 3).
-Yılancık tedavisi için katran, sarımsak, soğan, camız pisi, uslu boya ve çam kabuğundan merhem
yapılır. Önce uslu boya ve çam kabuğu bir yerde kaynatılır. Bu suya sarımsak, soğan ve camız pisi bir
havanda dövüldükten sonra eklenir. Bu karışım sakız kıvamına gelene kadar pişirilir. 18 gün sabahları
yaraya merhem sarılır. Bu işlemden önce yara bir jiletle çizilir kanayan yarin üzerine hazırlanan
merhem konur (KK 2).
-Yaraların iyileşmesi için yaranın üstü jiletle çok az çizilir, üstüne davar derisi çekilir. Deri koktuğu
zaman değiştirilir(KK 3).
-Yaraya önce ekmek ufağı ıslanır bağlanır. Yaranın iltihabı olgunlaştıktan sonra üzeri jiletle çizilir
kanatılır. Kırık bir cam havanda dövülür tülbentten elendikten sonra içine sabun ve bir parça kamış
kazınır ve bu karışım ateşte pişirilir. Ortaya çıkan merhem yaraya sürülür (KK 2).
-Domuzbaşı adı verilen çıbanın üzeri domuzun azı dişiyle çizilir Çıban kanarsa geçer (KK 14).
-Sarılıklı hastanın alnı jiletle çizilir sarımsak ezilerek buraya konur. (KK 8).
-Yılan ve akrep sokmasında, hayvanın soktuğu yer bıçakla yarılır. Kanı akıtılır sarımsakla beraber
ayran içilir (KK 17).
-Baş ağrısı için tuz ve yarpuz havanda dövülür, alın jiletle çizilir, bu karışım alna sürülerek baş mavi
bir çaputla bağlanır (KK 6).
-Kanser hastalarının derisi çizilir üzerine at eti kokana kadar konur. Bu tedavi birkaç kez tekrarlanır
(KK 6).
2. Bitki Kökenli İlaçlarla Yapılan Tedaviler
-Damar tıkanıklığı, gırtlak kanseri, sedef, çocuğu olmayan kadınlara, iktidarsız erkeklere, geceleri
idrarını kaçıran yetişkinlere, sonradan olan ruh ve akıl hastalıklarına zaparna ile tedavi uygulanır.
Yaklaşık 12 gün süren bu tedavide ilk 6 gün sadece zaparna otunun kaynatılmasından elde edilen su
içirilir. Hasta tedavi sırasında içinde har yaprağı, muit yaprağı, kekik, çam, ceviz yaprağı ve zaparna
otu olan kaynamış suyun buğusuna tutulur. Bu uygulamaya “çöpe yatırma” denir. Yukarıdaki bitkiler
bir kabın içine konulup, kabın ağzı hamur ile sıvanır. İki üç saat kaynadıktan sonra hazır hale gelen
karışım hastanın bacaklarının arasına konularak hastanın üzerine yorgan örtülür. Sinir hastalarında
dayanamayacak durumda olanlara bu uygulama yapılmaz. Sadece sedef hastalarının vücuduna zaparna
suyuyla masaj yapılır. Tedavi süresince hasta sıcak tutulur ve istirahat ettirilir. Hasta banyo yapmaz ve
tuvalet kağıdı kullanılır. Bu tedavi genellikle Temmuz 15’ten sonra havalar ısınınca yapılır (KK 6).
-Karaçıkan adı verilen ağrılı bir hastalık için menengiç, ceviz, elma, sumak, incir, ardıç yaprağı bir
kazanda kaynatılır. Toprağa bir insanın girebileceği bir çukur açılır, kazan bu çukura’konur. Hasta bu
kazana oturur, üzeri başı dışanda kalacak şekilde toprakla örtülür. Kazanda kaynayan su toprağın
üzerine dökülür. Hasta burada yarım saat kalır. Buradan çıkarılan hastanın üzerine yorgan örtülür ve
yatakta 3 gün yatırılır (KK 16).
-Karın ağrısı için; Unla su bulamaç yapılır ve içirilir. Yeni çıkan çam kozalağı kaynatılır ve suyu
içirilir. Isıtılmış bir beze katran dökülür ve kama bağlanır (çocuklarda), kuşburnu kaynatılarak içilir
(KK 4).
-Boğaz ağrısı için; Turunç pişirilir suyu sıkılır, kalan posa boğaza sarılır. Salatalık kabuğu ve tatlı nar
kabuğu boğaza 3-4 gün sarılır (KK 6).
-Nefes darlığı için; Karanfil, ceviz, tarçın, hayat tohumu kaynatılır içilir. Andız pekmezi yedirilir.
Dikenli andızın tohumu hap gibi yutulur. Bunu yerken mantufar çiçeği, yayla kekiği, dağ çayı, kokar
yavşandan yapılan çay içilir (KK 4).
-Zatürree için; Isırgan lapası hazırlanır, akşam göğüse sürülür, sabah almır(KK 9).
-Yaralar için; Karaçam (Pos) kabuğu, ardıç, sakızlık ağacın kabuğu havanda dövülür, bulamaç haline
getirildikten sonra hazırlanan merhem yaraya sürülür. Ardıç ağacının karaçam (Pos) ya da mezleğe
ağacının sakızı sürülür. Ebegümeci ve şiş otu dövülür yaraya sürülür. Yüğrük otundan bulamaç yapılır
ve yaraya sarılır. Çocukların kafasında oluşan yaralara çam sakızı sarılır (KK 8).
-Mide hastalıkları için; Pekmezin içine meşe külü karıştırılır ve sabahlan aç karnına içilir. Mercimek
lapası hazırlanır bir bezle karna sarılır. Çam kabuğunun içindeki beyaz kısım toz haline getirilerek
içilir. Mürebet otu, dağ kekiği kaynatılarak içilir. Ladinin sakızı hap gibi yapılarak yutulur.
Ladine asalak yetişen güvelek kaynatılarak içilir. Kimyon ve nane birlikte kaynatılarak içilir. Aç
karnına murt suyu ve yumurta içilir (KK 10).
-İshal olana; Kekik ve mantar çiçeği kaynatılıp içilir. Sumak ezilir içine şeker karıştırıldıktan sonra
kaynatılarak içilir (KK 11).
-Kalp hastaları ve sinir hastaları için kuru yel kavağı kaynatılır suyu hastaya 10 gün içirilir. Tedavi
süresince hastaya hiç ayran içirilmez (KK 3).
-Verem için 100 gr. Karanfil, 59 gr. Tarçın, Hayat tohumu tencerede kaynatılır, süzülerek 5 gün bu su
içilir (KK 2).
-Geç yürüyen ve felç geçiren çocuklar için; Sakız, ardıç ve kekik kaynatılır, bu suyun içine 15-20 kez
çocuk oturtulur sonra bacakları yağlanır, 15 gün bu tedavi uygulanır (KK 2).
-Sedef için; San çiçek kurutulur, zeytin yağı ile özenir, kına kıvamı gibi olunca sürülür. Bu merhem
ciltte oluşan beyaz lekelere de iyi gelir (KK 2).
-Kanser hastalarına dikenli incirin yaprağı közde pişirilir bu ağrıyan yere birkaç kez uygulanır.
Hastalığı iyileştirmese bile ağrıyı azalttığı düşünülür (KK 6).
-Basur için; Mayasıl otu kaynatılarak suyu içilir. Yanında acılı ve ekşili yenmez (KK 4).
-Altına çişini kaçıran çocukların kamına mercimek lapası hazırlanır akşamları bağlanır (KK 6).
-Şeker hastası 40 gün çavdar ekmeği ile suteresi yer yanında ayran içerse iyileşir. Andızın pekmezi
şeker hastalarına iyi gelir (KK 4).
3. Hayvansal Kökenli İlaçlarla Yapılan Tedaviler
-Başı ağrıyan için 8 kilo bal, 8 gün başa yakılır. Bu işlem için her gün bir kilo bal kaynayan suya
katılır. Mavi bir bez bu suya daldırılarak hastanın başına konur. Aynı işlem yüz felcine de iyi gelir
(KK 6).
-Çıbanın üzerine horoz eti ezilerek konur (KK 6).
-Böbrek hastalarına, yaşamış horozun taşlığındaki ince zar çıkartılır kurutulur toz haline getirilerek
içilir (KK 3).
-Yılan veya akrebin soktuğu yer tavuğun ardına sokulursa, tavuk zehiri soğurur ve ölür (KK11).
-El ve ayakta olan kaşıntılar için, Domuz vurulur, karnı kesilir el ve ayaklar domuzun karnından içeri
sokulur (KK 14).
-Baştaki kepeklenme ve saç dökülmesinde tosbağa kabuğu ateşte yakılır, külü alınır. Baş önce sabunla
yıkanır, sonra ispirto veya kolonya ile silinir bu işlemden sonra kül başa dökülür (KK 6).
-Yaraların iyileşmesi için; Tavuk pisliği sürülür( KK 11).
-Kuduz için; Hayvanın ısırdığı yere bal sürülür ve o hayvanın kılından yaranın üzerine bastırılır (KK
2):
4. Bitkisel ve Hayvansal Kökenli İlaçlarla Yapılan Tedaviler
-Kan saplıcanı adı verilen karında ağrı ve şişkinlik olmasıyla ortaya çıkan hastalık için hasta ılık suyla
yıkanır, karnına hamur gibi sıvanır, bir davar kesilir, kanı bu havuza akıtılır. Bu işlemden sonra
kesilen davarın ciğeri, yarpuz ve mercimek unundan hazırlanan lapayla beraber 3 gün süreyle hastanın
karnına sarılır (KK 6).
-Karın ağrısı için; Kıbrıs tohumu hastanın cinsiyetine göre tavuk veya horoz ciğeri ezilir, içine
karabiber ve tiğrek karıştırılır, bu karışım hastaya içirilir (KK 3).
-Zatürree için; Bir deriye katran dökülür ve göğüse bağlanır (KK 17).
-Bronşit için; Bir fincana bal, rakı, tavşan kanı karıştırılıp içirilir. Hasta çocuksa sırtına tavşan derisi
konur (KK 6).
-Siroz hastalarına 10 gün bir bardağa eşek sidiği konur ve içirilir. Bu işlemden sonra ağıza bir kaşık
kahve ve yoğurt alınır. Siroz hastasının karnındaki suyu almak için ısırgan otu lapa haline getirilerek
karnına bağlanır (KK 9).
-Burnu kanayanlar için; Çam kabuğunun içi kurutulur, havanda dövülerek un haline getirilir, rakıyla
hamur haline getirilerek yakı hazırlanır. Bıngıldağın üstündeki saç kazındıktan sonra akşamları
hazırlanan hamur buraya konulduktan sonra baş bir bez ile sarılır. Bu uygulama 3 kez tekrarlanır (KK
10).
-Yanık için; Saç kesilir zeytin yağına batırılır, yumurta kabuğuyla beraber ateşte yağı çıkıncaya kadar
pişirilir. Çıkan bu yağ iyileşene kadar sürülür (KK 10).
-Dili tutulan konuşamayan hastalara bal ve tiğrek karışımı hazırlanarak 5-6 gün yalatılır (KK 6).
5. Değişik Maddelerle Yapılan Tedaviler
-Başı ağrıyan başını 10 gün rakı ile yıkar(KK 6). -Kamı ağrıyan çocuğun kamı rakıyla silinir (KK 7).
-Böbrek hastalan için suya kireç karıştırılır ve hastaya 10 gün su içirilir(KK 9).
-Yılan, akrep sokması vb. zehirlenmelerde suya toprak karıştırılır, tülbentten süzülen su hastaya
içirilir(KK 15).
-Bıngıldağı sertleşmeyen çocukların bıngıldaklarına sabun eritilerek konur. Sabun burada aylarca
kalır(KK 1).
YÖREDE TEDAVİ AMACIYLA KULLANILAN MADDELER
Hayvansal Mad……Bitkisel Mad……..Madensel Mad…….Diğerleri
AT ETİ………………. ANDIZ……………… KİREÇ………………. CAM
BAL ……………………ARDIÇ ………………MUM…………………. EKMEK
CAMI PİSLİĞİ……… CEVİZ İÇİ……….. TOPRAK…………….. HAMUR
DAVAR DERİSİ……. CEVİZ YAPRAĞI.. USLU BOYA………. İSPİRTO
DAVAR KANI……….. ÇAM KABUĞU…………………………… KOLONYA
DOMUZ DİŞİ ………….ÇAM KİRÇİĞİ…………………………….. PEKMEZ
DOMUZ ETİ…………… ÇAM KOZALAĞI……………………………. SABUN
EŞEK SİDİĞİ…………… ÇAM SAKIZI………………………………… SU
HAYVAN KILI …………..DİKENLİ İNCİR(Hint İnciri) ………….UN
HOROZ CİĞERİ………….. EBEGÜMECİ …………………………….YAĞ
HOROZ ETİ…………………. ELMA
HOROZ TAŞLIĞI………….. GÖVELEK
İNSAN SAÇI……………… HAR YAPRAĞI
TOSBAĞAKABUĞU……..ISIRGAN OTU
TAVŞAN DERİSİ…………….. İNCİR
TAVŞAN KANI……………….. KAHVE
TAVUK ARDI ………………..KARABİBER
Sağlık hizmetlerinin bir topluma götürülmesinde, önce hizmet götürülecek toplumu iyi tanımak, sağlık
alanındaki ihtiyaç ve beklentilerini ve götürülen hizmetlere karşı gösterdiği tepkilerinin nedenlerini
bulup ortaya çıkarmak gerekir. Bu da hizmet götürülen toplumun sosyo-kültürel yapısının tanınması
ile mümkün olur. Ülkemizde bu konuda yapılan tıbbi antropolojik çalışmalar sonucunda, sağlık
hizmetlerinden yararlanmayı etkileyen kültürel faktörler saptanmıştır. Bunlardan bazıları gelenek ve
görenekler, din, batıl inançlar, büyü, kültür bencilliği, mahcubiyet normları ve alışkın olunan davranış
kalıplarıdır. Olumsuz ekonomik koşullar, göç ve göçün getirdiği sorunlar, eğitimsizlik, işsizlik gibi
faktörler de bu davranışların olumsuz etkisini çoğaltmaktadır. Son günlerde bu konuda bilinçsizce
yapılan haber programları ve piyasadan kolayca elde edilebilen bitkisel ilaçlarla tedavi adı altındaki
kitaplar da yukarıdaki faktörler arasında yer almaya başlamıştır.
Toplumların sağlık kültürünü belirleyen bir yerde halkın sosyoekonomik düzeyidir. Sosyo-ekonomik
kalkınma halkın sağlık kültürünü de olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle kısa vadede halkın
geleneksel uygulamalarını kınayarak değil onu eğiterek değişimini sağlamak daha etkili ve yerinde bir
girişim olacaktır.
örneklerimizde hastaya uygulanan buğular, bitkisel ve hayvansal yakılar, alkol sıcak tedavi
şekilleridir. Yani tedaviyi uyguladıkları hastalığın nedeninin soğuk olduğunu düşünmektedirler.
Parpılama, deri giydirme, toprağa gömme, çeşitli hayvanların derisini, etini, kılını tedavi amacıyla
kullanma hem ilaçlarla sağaltma, hem de büyüsel sağaltmayla ilgili tedavi şekilleridir. Örn: Hastanın
başına horoz etinin tutulması sıcak bir uygulamadır ve geleneksel sağaltmaya girer. Hastanın baş
derisinin jiletle kesilip kanının akıtılması ve akan kanın et ile olan teması, hastalığa neden olduğu
düşünülen sihirli güçlerin “kanama yoluyla ete aktarılmasını amaçlayan bir tedavi şeklidir ve büyüsel
sağaltmanın içine girer. Bu uygulamada “temas büyüsü” söz konusudur3
.
Yukarıdaki uygulamaların çoğunluğu bitkisel kökenli maddelerden yapılan ilaçların uygulandığı
tedavi şekilleridir. Bu ilaçlardan bazılarının insan sağlığını ciddi bir biçimde tehdit edebileceğini
düşünsek bile bazılarının zararlı olmadığını göz ardı, etmememiz gerekir. Günümüzde modern tıbbın
kullandığı yaklaşık 7.000 adet bitkisel kökenli ilaç vardır
4
.
Toplumumuzda modern sağlık hizmetlerinin öncelikle kabul edilmesini istiyorsak geleneksel tedavi
şekillerimizi ve işleyiş kurallarını bilimsel açıdan incelememiz gerekir. Verilen sağlık hizmetlerinin
etkin ve anlaşılır bir hale getirilmesi ve sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi gibi toplum sağlığına
yönelik hizmet veren personelin, toplumun sosyo-kültürel yapısın tanımasında, sosyal antropoloji
bilgisine ihtiyacı olacaktır. Bu nedenle sağlık eğitimi içerisinde tıbbi antropolojiye de yer verilmesi ve
bazı durumlarda, antropolog ve sağlık personelinin işbirliği içerisinde çalışmaları, sağlık hizmetlerinin
halka ulaşmasını olumlu yönde etkileyecektir.
Bütün bunların yanında ülkemizde halk hekimliği uygulamalarının sona ermesi, ekonomik kalkınma,
planlı kentleşme, yüksek okur-yazarlı oranı, kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti ve halkın bu konuda
eğitilebilmesi ile daha kolay olacaktır. Ayrıca son günlerde geleneksel tıp uygulamalarım haber
konusu yapan TV programlarının ve sayıları giderek artan tedavi kitaplarının oluşturduğu potansiyel
tehlike göz ardı edilmemeli bu konuda bir denetim getirilmelidir.
KAYNAK KİŞİ LİSTESİ
1. Ali Kılıç, Aladağ Yetimli Köyü, 51 yaşında, ilkokul mezunu, evli, erkek
2. Arzu Kaya, Aladağ Merkez, 67 yaşında, okuma-yazrna yok, evli, kadın
3. Döne Karamuk, Düziçi Yazlımazlı Köyü, 67 yaşında, okuma-yazma yok, evli, kadın.
4. Esma Durmaz, Aladağ Meydan Köyü,58 yaşında,okuma yazma yok, evli, kadın.
5. Fadime Aksoy, Feke Akoluk Köyü, 70 yaşında,okuma yazma yok, evli, kadın.
6. Fethiye Kale, Düziçi Yazlımazlı Köyü, 50 yaşında,okuma yazma yok, evli, kadın.
7. Fevzi Yılmaz, Karaisalı Kiralan Köyü, 73 yaşında, okuma yazma yok, evli, erkek
8. Hacı Yalçın, Karaisalı Merkez 64 yaşında, ilkokul mezunu, evli, erkek
9. Hakkı Şener, Feke Belen Köyü, 72 yaşında, ilkokul mezunu , evli, erkek
10. Hatice Kurşun, Aladağ Yetimli Köyü, 55 yaşında, okuma yazma yok, evli, kadın
11. Hüseyi ispir, Karaisalı Bayrakdağı Köyü, 51 yaşında, ilkokul mezunu, evli, erkek
12. İbrahim Çakır, Misis, 77 yaşında, okuma yazma yok, evli, erkek
13. Kadri Bahar, Karaisalı Kapıkaya Köyü, 53 yaşında, okuma yazma yok, evli, erkek
14. Mehmet Dede, Aladağ Merkez, 27 yaşında, ortaokul mezunu, evli, erkek
15. Mehmet Kurşun, Aladağ Merkez, 37 yaşında, ortaokul mezunu, evli, erkek
16. Ümmügülsüm Karabulut, Aladağ Başpmar, 60 yaşında, okuma yazma yok, evli, kadın
17. Zöhre Yetim, Karaisalı Boztahta Köyü, 71 yaşında, okuma yazma yok, evli, kadın
*Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Çevre Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi ve Kültür Bakanlığı
Adana Kültür Müdürlüğü Folklor Araştırmacısı
1 A.MADEN: “Medikal Antropolojinin Uygulamadaki Yeri ve Önemi”, Antropoloji, s: 10, DTCF
Yayınlar, Ankara 1982, s.97. 581
2 G.Savran, Adana Bölgesi Halk Hekimliği Uygulamaları, Adana Kültür Müdürlüğü Foiklor Arşivi,
Yayımlanmamış Derleme Çalışmaları, 1995-1997
3 S.V.Örnek: Sivas ve Çevresinde Hayatın Çeşitli safhalarıyla İlgili Batıl İnançların ve Büyüsel
İşletimlerin Etnolojik Tetkiki, DTCF Yayınları, Ankara 1981, s. 35.
4 O.Türkdoğan: “Erzurum Bölgesinde Tıbbi Tedavinin Sosyo Kültürel Safhaları” , Türk Etnografya
Dergisi, s:l l, Ankara 1969, s.35.
Son yorumlar